Her sabah evden çıkarken aklımızda hep aynı soru: “Bugün markete uğrayacak mıyım?” Aslında bu sorunun cevabı, Türkiye’de milyonlarca hanenin tüketim alışkanlıklarını şekillendiriyor.
Son yıllarda alışverişin ritmi değişti. Artık kocaman arabalar doldurulan büyük haftalık market alışverişleri yerini daha sık ama daha küçük sepetlere bıraktı. Verilere göre, 2024’te haneler yılda ortalama 219 kez alışverişe gitmiş. Yani neredeyse her günün hikâyesinde bir market fişi var. 2025’in ilk yarısında bu sayı daha da artarak %17 yükselmiş. Bir başka deyişle, sepet küçülüyor ama ziyaretler çoğalıyor.
Bir hanenin en büyük yükü hâlâ mutfak. Her 100 liralık harcamanın 83 lirası gıda ve içecek için yapılıyor. Et, atıştırmalıklar, içecekler… Harcamada büyüyen kategoriler bunlar. Ama iş “temel gıda”ya gelince tablo biraz farklı: çay, yoğurt, makarna gibi ürünlerde miktar artışı sınırlı. Çünkü enflasyonla birlikte değer artışı var ama tüketim aynı hızla büyümüyor.
Kısacası, sofrayı kurarken biraz daha dikkatli, biraz daha seçici davranıyoruz.
Bu hikâyenin kahramanlarından biri de “kanal tercihi.” Son yıllarda indirim marketleri, tüketicinin uğrak noktası haline geldi. Bugün haneler harcamalarının üçte birinden fazlasını (%36) bu marketlerde yapıyor.
Ulusal zincirler de güç kazanıyor ama tüketici, cebini korumak için daha çok “hesaplı” seçeneklere yöneliyor.
Alışveriş sepetine biraz daha yakından bakalım.
Her 100 liralık harcamanın:
Yani markalar hâlâ güçlü ama “market markaları” her geçen gün daha çok güven kazanıyor. Bazı haneler için bu, artık bir tercih değil, zorunluluk. Çünkü fiyat baskısı arttıkça tüketici, bildiği markadan vazgeçip daha uygun seçeneklere yöneliyor.
Bu hikâyenin fonunda ise tasarruf var. Genç haneler birikim yapmakta zorlanırken, orta yaşlı haneler daha dengeli davranıyor. “Bugün harcayayım mı, yoksa kenara mı koyayım?” sorusu herkesin zihninde.
Ve işin ilginç tarafı, bazı ürünler artık hiç alınmıyor. Mesela kişisel bakımda — diş macunu, şampuan, tıraş ürünleri gibi kategorilerde — “tüketmeyen kitle” büyüyor. Tüketici ya daha az kullanıyor ya da tamamen vazgeçiyor.
Türkiye’de bir hanenin alışveriş yolculuğu artık şöyle:
Her fiş bir hikâye, her sepet bir tercih. Ve bu tercihler, markalara da açık bir mesaj veriyor:
“Tüketicinin bugününe dokun, bütçesini anla, ona kolaylık sun.”