Sağlık, toplumların refahı ve ekonomik gücünün temelini oluşturur. Economist Impact tarafından Haleon'un desteğiyle geliştirilen Sağlık Kapsayıcılığı Endeksi'nin üçüncü aşaması, bu ilişkinin derinlemesine bir analizini sunarak, sağlıkta kapsayıcılığın iyileştirilmesinin sadece bireylerin yaşam kalitesini artırmakla kalmayıp, aynı zamanda ülkelerin ekonomilerini de güçlendirdiğini ortaya koymaktadır.
Bu rapor, düşük sağlık okuryazarlığına sahip bireyler, düşük gelirli gruplar, kadınlar ve 50 yaş üstü kişiler gibi genellikle yetersiz hizmet alan dört ana grubu ele almakta ve bu gruplar için sağlıkta kapsayıcılık önündeki engellerin ele alınmasının ekonomik ve sağlık faydalarını detaylandırmaktadır. Türkiye, bu çalışmaya dahil olan 40 ülkeden biri olarak, sağlıkta kapsayıcılık alanında önemli potansiyel kazanımlar elde edebilir.
Sağlıkta Kapsayıcılık Nedir? Sağlıkta kapsayıcılık, bireylerin ve toplulukların iyi fiziksel ve zihinsel sağlığı deneyimlemelerini engelleyen kişisel, sosyal, kültürel ve siyasi engellerin kaldırılması sürecidir. Düşük sağlık okuryazarlığı, sınırlı sağlık hizmeti erişimi, gıda güvensizliği gibi faktörler, sağlık eşitsizliklerini derinleştirmektedir. Türkiye'de sağlıkta kapsayıcılığın artırılmasına yönelik atılacak adımlar, ülkenin ekonomik ve sosyal refahına önemli katkılar sağlayabilir.
Türkiye İçin Temel Bulgular ve Potansiyel Faydalar
Sağlık Kapsayıcılığı Endeksi'nin üçüncü aşaması, Türkiye'de sağlıkta kapsayıcılığın iyileştirilmesiyle elde edilebilecek somut ekonomik ve sağlık faydalarını ortaya koymaktadır:
• Hava Kirliliği (PM2.5)
◦ Türkiye'de hava kirliliğinin Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) hedef seviyelerine indirilmesiyle yılda 1,4 milyar ABD doları ekonomik kazanç elde edilebilir.
◦ Bu durum, ülkenin en düşük gelir grupları için en büyük faydayı sağlayacaktır.
◦ Hava kirliliğinin DSÖ hedef seviyelerine çekilmesiyle yılda 40.000'den fazla ölümün önüne geçilebilir. Küresel olarak, hava kirliliğinin azaltılması, tüm gelir düzeylerinde net sağlık ve ekonomik faydalar sağlamakta olup, en büyük kazanımlar düşük gelirli popülasyonlarda görülmektedir. Dünya genelinde her yıl 4,5 milyon ölüm, DSÖ hedef seviyelerine ulaşılmasıyla önlenebilir; bu ölümlerin 2,1 milyonu en düşük gelir gruplarındadır.
• Diş Eti Hastalıkları ve Tip 2 Diyabet
◦ Diş eti hastalıklarının etkin bir şekilde yönetilmesiyle, tip 2 diyabetle ilişkili maliyetlerden 10 yıl içinde 1,6 milyar ABD doları tasarruf sağlanabilir.
◦ Kronik diş eti hastalığı, özellikle düşük gelir gruplarında iltihabı artırarak tip 2 diyabet riskini yükseltmektedir. Profesyonel tedavi ve iyi ağız bakımı bu riski düşürebilir. Küresel olarak, diş eti hastalığı olan kişilerdeki diyabetle ilişkili sağlık maliyetleri, düşük gelirli gruplarda yüksek gelirli gruplara kıyasla %50 daha yüksektir.
• Diş Çürüğü
◦ Ağız sağlığının genel olarak iyileştirilmesiyle ömür boyu diş çürüğü maliyetlerinden 1,9 milyar ABD doları tasarruf edilebilir.
◦ Müdahalelerin ihtiyaç temelli olarak hedeflenmesi durumunda ise 3,5 milyar ABD doları daha fazla tasarruf elde edilebilir.
◦ Düşük gelirli gruplar, sınırlı diş hekimi erişimi, yetersiz ağız hijyeni eğitim materyalleri ve tütün ile şekerli diyetler gibi yüksek risk faktörleri nedeniyle ağız sağlığı eşitsizlikleriyle karşılaşmaktadır. Bu durum, daha fazla tedavi edilmemiş çürüğe ve diş eti hastalığına yol açarak genel sağlığı ve yaşam kalitesini düşürmektedir. Evrensel müdahalelerle diş çürüğünün ilerlemesinin %30 azaltılması 1,9 milyar ABD doları tasarruf sağlayabilirken, düşük gelirli grupları hedefleyen müdahalelerle 3,5 milyar ABD doları gibi daha büyük faydalar sağlanabilir.
• Sağlık Okuryazarlığı
◦ Düşük sağlık okuryazarlığı prevalansının %25 oranında azaltılmasıyla yılda 6,3 milyar ABD doları kazanç elde edilebilir.
◦ Düşük sağlık okuryazarlığına sahip bireylerin kişi başına sağlık maliyetleri, yüksek sağlık okuryazarlığına sahip olanlara göre yaklaşık üç kat daha yüksektir (sırasıyla 2.408 ABD doları ve 868 ABD doları). Bu durum, daha fazla acil servis ziyareti ve reçeteli ilaç kullanımı ile ilişkilidir.
◦ Sağlık okuryazarlığının artırılması, daha bilgili ve yetkilendirilmiş topluluklara ve nihayetinde daha sağlıklı toplumlara yol açar. Sağlık durumunda, yaşam kalitesinde, sağlık davranışlarında, önleyici hizmetlerin kullanımında ve öz bakım stratejilerinde gelişmeler sağlayabilir.
• Mikrobesin Eksikliği (Anemi)
◦ Üreme çağındaki kadınlarda aneminin azaltılmasıyla yılda 1,4 milyar ABD doları tasarruf sağlanabilir.
◦ Türkiye'de üreme çağındaki kadınların %29,8'i anemi hastasıdır. Anemi, yorgunluk, halsizlik ve nefes alma sorunlarına yol açarak günlük yaşamı etkiler, ayrıca sağlık maliyetlerini artırır ve işe devamsızlık ve düşük performans nedeniyle üretkenliği azaltır.
◦ DSÖ'nün 2030 yılına kadar üreme çağındaki kadınlarda anemiyi %50 oranında azaltma hedefi (Sürdürülebilir Kalkınma Amacı 2 ile bağlantılı olarak), Index ülkeleri için yıllık 48 milyar ABD doları gelir sağlayabilir. Ancak, kaynaklar, Türkiye dahil 40 Index ülkesinin hiçbirinin bu hedefe ulaşma yolunda olmadığını ve yaklaşık dörtte üçünde üreme çağındaki kadınlarda anemi prevalansının arttığını belirtmektedir.
• Kas İskelet Sistemi Koşulları
◦ Yaşlılarda ve kadınlarda kas iskelet sistemi koşullarının önlenmesinin iyileştirilmesiyle sırasıyla yılda 683 milyon ABD doları ve 843 milyon ABD doları kazanç elde edilebilir.
◦ Bel ağrısı, boyun ağrısı, diz osteoartriti ve romatoid artrit gibi kas iskelet sistemi koşulları, ağrı ve sakatlığa neden olarak günlük görevleri zorlaştırır ve yaşam kalitesini düşürür. Yaşlı yetişkinler (50+ yaş) ve kadınlar (15+ yaş) biyolojik, sosyal ve ekonomik faktörler nedeniyle daha büyük bir yükle karşı karşıyadır.
◦ Kas iskelet sistemi koşullarının birincil ve ikincil önlenmesinin iyileştirilmesi, insanların daha uzun süre sağlıklı kalmalarına ve iş gücünde kalmalarına yardımcı olabilir, bu da önemli ekonomik faydalar sağlar. Yaşlılar ve kadınlar için %40'tan fazla tasarruf sağlayabilir.
• Osteoporoz
◦ Osteoporozlu kişilerde kalça ve omurga kırıklarının önlenmesiyle yılda 325 milyon ABD doları tasarruf edilebilir.
◦ Osteoporoz, kemikleri zayıflatarak özellikle 50 yaş üstü yetişkinlerde kırık, sakatlık ve ölüm riskini artırır. Aynı zamanda tedavi maliyetleri, uzun süreli bakım ve kayıp üretkenlik nedeniyle sağlık sistemleri üzerinde baskı oluşturur. Osteoporozlu kişilerde kalça ve omurga kırıklarının %20 ve %30 oranında önlenmesi, yıllık %20'den fazla tasarruf sağlayabilir.
Türkiye İçin Harekete Geçme Çağrıları
Rapor, sağlıkta kapsayıcılığı artırmak için üç temel eylem çağrısı yapmaktadır ve bunlar Türkiye için de yol haritası niteliğindedir:
1. İnsanları ve Toplumları Güçlendirme: Kapsayıcı Sağlık Okuryazarlığına Yönelik Bir Halk Sağlığı Yaklaşımı Benimseme
◦ Düşük sağlık okuryazarlığı seviyeleri, bu raporun kapsadığı her sağlık alanı, durum ve nüfus grubunu etkilemektedir. Sağlık okuryazarlığı, önleme ve öz bakımı mümkün kılar, insanların sağlık sorunlarının ve bunları nasıl tespit edeceklerinin daha fazla farkında olmalarına yardımcı olur ve sağlık sistemlerinin nasıl çalıştığını, hangi hizmetlerin mevcut olduğunu ve belirli sorunlar için en uygun olanın hangisi olduğunu anlamalarına ve bu hizmetlere erişmelerine yardımcı olur. Politika yapıcılar, insanların sağlıkları ve refahları hakkında bilinçli kararlar almalarını sağlamak için kapsayıcı sağlık okuryazarlığını stratejik bir araç olarak önceliklendirmelidir.
2. Kapsayıcı Sağlık Sistemleri: Herkes İçin Bakım Erişimi Sağlama
◦ Politika yapıcılar, uygun, gerekli ve kaliteli bakımın (hem önleme hem de yönetim) herkes için erişilebilir ve mevcut olmasını sağlamalıdır. Gelir düzeyi, cinsiyet, yaş veya sağlık okuryazarlığı eksikliği gibi nedenlerle yetersiz hizmet alan nüfus kesimlerini anlamak ve bu engelleri aşmak hayati öneme sahiptir.
3. Toplumda Sağlık: Sağlıkta Kapsayıcılığı Çapraz Bir Zorunluluk Haline Getirme
◦ Sağlıkta kapsayıcılık, sağlığın sosyal belirleyicilerine dayanır ve çok sektörlü bir konudur. Politika yapıcılar, sağlıkta kapsayıcılık değerlendirmelerinin sağlık sektörü dışında da politikalar ve karar alma süreçlerine dahil edilmesini savunmalı ve uygulamalıdır. Eğitim, finans, sosyal bakım, konut ve şehir planlama, istihdam, gıda ve tarım, ve çevre gibi alanlardaki politikaların entegrasyonu, sağlıkta kapsayıcılığın tam potansiyeline ulaşmasını sağlayabilir.
Sağlık Kapsayıcılığı Endeksi'nin bu son aşamasının analiz sonuçları, ulaşılabilir, ölçülebilir kapsayıcılığın bireysel, sosyal ve ekonomik faydalarının önemli olduğunu göstermektedir. Özellikle Türkiye gibi ülkelerde, düşük sağlık okuryazarlığına sahip gruplar, düşük gelirli bireyler, kadınlar ve yaşlılar gibi yetersiz hizmet alan nüfus kesimlerine odaklanmak, genel toplum sağlığını iyileştirmekle kalmayacak, aynı zamanda sağlık hizmetleri üzerindeki yükü azaltacak ve üretkenliği artırarak ekonomik büyümeye de katkıda bulunacaktır. Bu kapsamlı yaklaşım, Türkiye'nin daha güçlü, sağlıklı topluluklar ve daha refah dolu bir gelecek inşa etmesi için kritik bir adımdır.
Raporun tamamı https://impact.economist.com/projects/health-inclusivity-index/