Kimlik Krizi
Akademik yayıncılık 21.yüzyılın başlarında bir kimlik krizi yaşıyormuş gibi görünüyor. Bir yandan teknolojinin çok hızlı gelişmesi büyük veri yığınlarının işlenmesini ve analiz edilmesini kolaylaştırırken, diğer bir yandan yayıncılık için gereken zaman geleneksel hızda devam ediyor. Buna en güzel örnek akademisyenlerin ve araştırmacıların çok iyi bildiği bir konu olan bilimsel dergi konusudur. Artık veriler saniyeler içerisinde ölçülüp biçilirken, yayınlanmış bir araştırmanın bir dergiye kabul edilmesi aylar hatta yıllar alabiliyor. Bu doğal olarak sektörde bir kimlik bunalımına sebep oluyor. Akla gelen ilk soru da tabii ki yayıncılara yönelik: Neden teknoloji bu kadar gelişmişken değerlendirme süreci halen bu kadar uzun?
Yayıncılık döngüsü bu kadar karışık ve hakem değerlendirmelerinde sahtecilik vakaları bu kadar artarken, biz sanki bunlar hiç olmuyormuş gibi yapıp, duruma yakın zamanda hepsi düzelecekmiş gibi bakabilirsek konuyu başka bir boyutta tartışabiliriz. O zaman yayıncılık dünyasını da 21.yüzyıla taşıyalım ve bunun bize yararlarını ve zararlarını görelim.
Düşünün ki araştırma verileri anlık olarak hemen paylaşılıyor ve bilimsel içerikler de aynı internette yer alan diğer içerikler gibi hemen yayınlanıyor. Sizce bu durumun artıları ve eksileri neler olurdu?
Artıları
Eksileri
Anlık veri paylaşımını savunanlar bu durumun şeffaflık ve sahte hakem değerlendirmeleri üzerindeki kaygıyı azaltacağını söylüyorlar. Evet, bu mümkün ayrıca bu işi daha hızlı yapmak daha az kaliteli yapmak anlamına da gelmemeli. Çünkü yukarıda da bahsettiğimiz gibi daha hızlı yayıncılık için daha hızlı ve verimli bir değerlendirme süreci de bulunmalı ve uygulanmalı. Aksi takdirde zaten acele edip kusurlu bir araştırma yayınlarsanız, itibarınız çok daha geniş bir kitle önünde zedelenecektir.