TRAI 8.YIL ÇALIŞTAYI RAPORU 2025 - Fırsatlar, Dönüşümler ve Stratejik Öncelikler

Yapay zeka (YZ), artık sadece teknoloji dünyasının değil, tüm dünyanın en önemli gündem maddelerinden biri haline gelmiş durumda. Türkiye Yapay Zeka İnisiyatifi (TRAI) olarak 2017 yılından bu yana ekosistemin tüm paydaşlarını bir araya getirerek yapay zeka vizyonunu geliştirmeyi misyon edinen TRAI'nin 2025 Çalıştay Raporu'nu inceleme fırsatı buldum. Bu kapsamlı rapor, yapay zekanın ekonomik etkisinden girişimcilik ekosistemine, Agentic AI gibi ufuk açıcı teknolojilerden iş gücünün dönüşümüne ve etik ilkelere kadar birçok stratejik konuyu derinlemesine ele alıyor.

2025-07-09 10:50:06 - Arastiriyorum

Peki, bu kapsamlı rapor Türkiye'nin bu devrimsel dönüşümdeki yerini ve geleceğini nasıl şekillendiriyor? İşte rapordan benim için öne çıkanlar:


1. Yapay Zekanın Ekonomik Etkisi: Verimlilik Odaklı Büyüme Vurgusu


Raporu incelediğimde, yapay zekanın Türkiye için yalnızca bir verimlilik aracı değil, aynı zamanda stratejik bir kalkınma motoru olarak konumlandığını gördüm. Ülkemizin genç nüfusu, dijital altyapısı ve kamu yatırımlarına elverişli mali yapısı, bu alanda güçlü bir zemin sunmakta. Çalıştay anket sonuçlarına göre, katılımcıların yapay zekadan en büyük beklentisinin açık ara "Verimlilik Artışı" olması dikkatimi çekti. Bu bulgu, Türkiye iş dünyasının YZ'yi süreçleri optimize ederek daha fazla değer yaratacak stratejik bir güç olarak gördüğünü gösteriyor.


Makroekonomik düzeyde, yapay zeka yatırımlarının Türkiye'nin Gayri Safi Yurt İçi Hasılası'na (GSYİH) yıllık %0.8 – %1.5 arasında ek katkı sağlayabileceği tahmin ediliyor. Bu da 2024 yılı itibarıyla yaklaşık 1.44 trilyon USD'lik ekonomi üzerinden yıllık 11 – 21 milyar USD düzeyinde bir artış anlamına geliyor. Sadece kamu sektörü dönüşümüyle bile yılda 4 – 5 milyar USD'lik verimlilik ve tasarruf potansiyeli mevcut.


Yapay zeka, özellikle finans, ulaşım, enerji ve kamu hizmetleri gibi bilgi yoğun hizmet sektörlerinde çift haneli verimlilik artışları yaratabilir. İşletmelerde operasyonel maliyetlerde %15–30 azalma ve süreç sürelerinde %40'a varan kısalma mümkün olabiliyor.


2. Girişimcilik Ekosistemi: Dönüşümün Motor Gücü, Ancak Ölçeklenme Engelleri Var


Rapordaki veriler, Türkiye'de şu anda 411 yapay zeka girişiminin faaliyet gösterdiğini ve bu girişimlerin 2–4 milyar USD potansiyel değerleme taşıdığını gösteriyor. Ancak, girişimlerin ölçeklenme, kamu ile çalışma, yatırım bulma ve uluslararasılaşma gibi temel engellerle karşı karşıya kaldığı vurgulanıyor.

Küresel olarak bakıldığında, Startup Genome 2025 raporuna göre İstanbul’daki erken aşama fonlama hacmi 551 milyon USD ile küresel ortalamayı (~514 milyon USD) aşmış durumda. Ancak, çıkış miktarı (4.8 milyar USD) ve unicorn sayısı (2 adet) bakımından dünya ortalamasının gerisinde kalındığı belirtiliyor.


Rapor, girişimcilik ekosistemini güçlendirmek için şu temel sorunlara dikkat çekiyor:


Bu sorunlara çözüm olarak "YZ Teknoloji Doğrulama Merkezi" kurulması, kamu ve büyük özel şirketlerin girişimlerden ürün/hizmet alımlarında öncelikli müşteri olmaya teşvik edilmesi ve **hızlı, esnek finansman modelleri**nin geliştirilmesi öneriliyor.


3. Agentic AI: Teknolojinin Yeni Ufukları ve Türkiye'nin Erken Keşif Aşaması


Raporda dikkatimi çeken bir diğer önemli başlık, yapay zekanın bir sonraki aşaması olan "Agentic AI" sistemleri oldu. Bu sistemler, kendi kararlarını alabilen, görevleri planlayıp yerine getirebilen ve etkileşim içinde öğrenebilen otonom dijital aktörler olarak tanımlanıyor. Bu evrim, sadece üretkenliği değil, iş yapış biçimlerini, liderliği ve yönetişimi kökten dönüştürme potansiyeli taşıyor. McKinsey'e göre Agentic sistemleri uygulayan şirketlerin %75'i belirgin verimlilik kazanımları yaşamış.

Türkiye bu alanda akademik ve girişimsel düzeyde "Erken keşif" aşamasında olsa da, uygulama olgunluğunun henüz düşük olduğu belirtiliyor. Agentic AI'nin benimsenmesi operasyonel maliyetleri azaltabilir, süreçleri hızlandırabilir ve çalışanları daha değerli işlere yönlendirebilir. Ancak beraberinde etik, güvenlik, şeffaflık ve hesap verebilirlik gibi sorumluluklar da getiriyor.

Türkiye'nin bu alanda güçlenmesi için pilot uygulamaların hayata geçirilmesi, Sandbox ortamlarının kurulması ve yetenek geliştirme programlarının başlatılması kritik önem taşıyor.


4. İş Gücünün Dönüşümü: Yeni Beceriler, Yeni Roller ve Yaşam Boyu Öğrenme


Yapay zeka, işleri yok etmekten çok, yeniden tanımlıyor - raporun bu tespiti, konuya bakış açımızı değiştirmeli. Rutin görevler otomasyonla dönüşürken, analitik düşünme, yaratıcılık ve stratejik karar alma gibi alanlar öne çıkıyor. Dünya Ekonomik Forumu'nun raporu, milyonlarca yeni rolün ortaya çıkacağını, mevcut işlerin ise evrim geçireceğini belirtiyor. Microsoft'un 2024 Çalışma Trendi Endeksi'ne göre, bilgi çalışanlarının %75'i yapay zekayı mesailerinin bir parçası haline getirmiş durumda.


Bu dönüşümde öne çıkan başlıklar şunlar:


Bu süreçte yeni beceriler kazandırma (reskilling/upskilling), hibrit iş gücü modelleri ve kapsayıcı iş gücü dönüşüm politikaları hayati önem taşıyor. Kamu, güçlü sosyal güvenlik ağları oluşturmalı ve eğitim müfredatlarını güncellemelidir. Özel sektör, çalışan beceri dönüşümünü stratejik bir yatırım olarak görmeli. Bireylerin ise yaşam boyu öğrenmeye açık olması ve kendini sürekli geliştirmesi en güçlü sigorta olarak vurgulanıyor.


5. Etik ve Güvenilir YZ: Sorumlu İnovasyonun Yol Haritası ve Güven İnşası


Raporun altını kalın çizgilerle çizdiği bir diğer önemli konu ise yapay zeka etiği. Etiğin sadece inovasyonun önünde bir engel değil, aksine onun toplumsal kabulünü ve uzun vadeli başarısını güvence altına alan stratejik bir pusula olduğunu okuduğumda çok etkilendim. Güvenilir YZ, yasalara uygun, etik ilkelere saygılı ve teknik olarak sağlam olmayı kapsar.


Raporda belirtilen temel etik sınamalar şunlar:


Bu zorluklara karşı "Tasarım Yoluyla Etik" (Ethics by Design) yaklaşımı benimsenmeli, yani etik ilkeler ürün geliştirme sürecinin ilk adımında sisteme entegre edilmelidir. Ayrıca, AB Yapay Zeka Yasası (AI Act) gibi küresel düzenlemelerle uyumlu ulusal bir YZ etik çerçevesi oluşturulması ve çevik yönetişim modelleri benimsenmesi büyük önem taşıyor.

Özel sektör için etik, sadece kurumsal sosyal sorumluluk değil, aynı zamanda rekabet avantajı sağlayan stratejik bir yatırımdır. Uluslararası pazarlara açılmak isteyen Türk şirketleri için etik uyumluluk, bir "pazara giriş vizesi" niteliğindedir. Kamu sektörü ise YZ'yi kullanan değil, yöneten ve etik kuralları belirleyen bir "dönüştürücü aktör" olarak konumlanmalıdır.


Sonuç: Stratejik Uyum ve Ekosistem İş Birliği Şart!


Bu kapsamlı raporu okuduğumda edindiğim genel izlenim, Türkiye'nin yapay zeka alanında fırsatla riskin yan yana ilerlediği kritik bir eşiğe geldiği yönünde oldu. Raporda da altı çizildiği gibi, bu alandaki başarı sadece teknolojik gelişime değil; aynı zamanda kurumsal, etik, toplumsal ve insani boyutları da kapsayan bütüncül bir ekosistem yaklaşımına bağlı.

Rapor, kamu, özel sektör, girişimcilik ekosistemi, akademi ve bireylerin ortak hedeflere odaklanan, karşılıklı güvene dayalı, açık veri ve açık inovasyon ilkeleriyle çalışan çok paydaşlı bir yönetişim modeline ihtiyaç duyduğunu net bir şekilde ortaya koyuyor.


Eğer bu fırsat penceresi proaktif politikalar, etkili iş birlikleri ve kamu–özel koordinasyonu ile değerlendirilirse, Türkiye yalnızca yapay zeka teknolojisini kullanan değil, onu üreten ve dünyaya ihraç eden ülkelerden biri haline gelebilir. Bu dönüşümde, raporun önerdiği yol haritası kritik bir pusula niteliği taşıyor.


Raporun tamamı: https://turkiye.ai/wp-content/uploads/2025/06/Trai_8yil_calistayi_raporu.pdf

More Posts