Bu çalışma, internetin bireyler ve toplum üzerindeki olumsuz psikososyal etkilerini tartışmaktadır. Teknolojik ilerlemelerin, özellikle internetin, bilgiye erişimi kolaylaştırmakla birlikte bireysel yaratıcılık, sosyal ilişkiler ve kültürel üretim üzerinde olumsuz sonuçlar doğurduğu savunulmaktadır. Çalışma, üretici–tüketici ilişkisinin “av–avcı” ilişkisine dönüşmesini, sanal etkileşimlerin gerçek bağların yerini almasını ve bunun bireylerin duygusal, sosyal ve bilişsel yaşamına etkilerini irdelemektedir.
Teknoloji, insanlık tarihi boyunca yaşam biçimlerini, üretim ilişkilerini ve iletişim yöntemlerini şekillendirmiştir. Ancak günümüzdeki hız ve kapsama alanı, geçmişte eşi benzeri görülmemiş ölçüdedir. Özellikle internet, başlangıçta bilgi paylaşımını demokratikleştiren bir araç olarak görülmüş; fakat zamanla, görünmeyen riskleri ve olumsuz etkileriyle tartışma konusu haline gelmiştir.
Birçok araştırmacı (Castells, 2001; Turkle, 2011), internetin çift yönlü doğasına dikkat çekmektedir: Bir yandan sosyoekonomik fırsatlar ve kültürel etkileşim sağlarken, diğer yandan yalnızlaşma, bağımlılık, etik sorunlar ve yaratıcılık kaybına yol açabilmektedir.
İnternetin Yapısal Çekiciliği
İnternetin cazibesi, bilgi akışının hızlı, düşük maliyetli ve iki temel insani duygu kanalı olan görme ve işitmeye doğrudan hitap edebilmesinden kaynaklanmaktadır. Sosyal ağlar, bloglar, forumlar, çevrimiçi sözlükler, medya paylaşım siteleri ve arama motorları, kullanıcıya neredeyse sınırsız içerik sunmaktadır. Ancak bu çeşitlilik, gerçek hayatın çok boyutlu deneyimlerini tek boyutlu bir ekran yansımasına indirgemektedir.
Üretici–Tüketici İlişkisinin Bozulması
Dijital ortamda üretici–tüketici dengesi giderek bozulmaktadır. Telif hakları ihlalleri, izinsiz içerik paylaşımı ve “bedava erişim” kültürü, sanatçı, yazar ve araştırmacıların emeğini değersizleştirmektedir. Bu süreç, bireyleri üretimden uzaklaştırarak pasif bir tüketici konumuna itmekte; potansiyel fikirler ve yaratıcı projeler henüz oluşmadan yok olmaktadır.
Sosyal İlişkilerde Dönüşüm
Sanal ortam, sosyal bağların niteliğini köklü biçimde değiştirmiştir. İnsanlar, gerçek hayatta temas ettikleri kişilerle bile daha çok çevrimiçi iletişim kurmakta, yüz yüze etkileşimlerde ise mesafe ve soğukluk gözlemlenmektedir. Karakter analizleri bile ekran üzerinden yapılmakta; bu durum yanlış algılar, güven sorunları ve yüzeyselleşmiş ilişkiler doğurmaktadır (Baym, 2015).
Psikolojik ve Duygusal Sonuçlar
İnternetin yoğun kullanımı; duygusal tatminin azalması, dikkat süresinin kısalması ve empati yeteneğinin zayıflaması gibi bilişsel ve psikolojik sorunlarla ilişkilendirilmektedir (Carr, 2010). Bir çiçeği koklamak, bir meyveyi dalından koparmak ya da bir dostun omzuna elini koymak gibi basit ama derin duygusal deneyimler giderek hayatın dışında kalmaktadır.
İnternet, yaşamın vazgeçilmez bir parçası haline gelmiş olsa da, bilinçli kullanım stratejileri geliştirilmediği takdirde bireysel yaratıcılığı, toplumsal bağları ve kültürel üretimi zayıflatma potansiyeline sahiptir. Bu nedenle:
Son söz: “Sanal dünyayı fethedeyim derken hayatı ıskalamayın.”
Kaynakça