Oxford Araştırma Grubu, dünyanın veriler aracılığıyla nasıl değiştiğini takip ediyor ve bize karmaşık ama aydınlatıcı bir tablo sunuyor: muazzam ilerlemelerin yanı sıra, hala önemli ve inatçı zorluklar da var. Bu makalede, insanlığın kaydettiği en ilginç gelişmeleri ve karşı karşıya olduğu en büyük sorunları birlikte inceleyeceğiz.
1. Çocuk Ölümleri: Önleyici Trajediden Umut Veren Azalmaya
Öncelikle en temel konulardan biriyle başlayalım: yaşam ve ölüm. Her ne kadar pek çok büyük sağlık sorunuyla karşılaşsak da, Our World In Data'ya göre en kötüsü çocuk ölümleridir. Dakikada 10 çocuğun hayatını kaybettiği bir dünyada yaşıyoruz. Ancak, haberlerde pek yer almasa da, insanlık küresel tarihin en hızlı ilerleme dönemlerinden birini yaşıyor. 2020 verilerine göre, bir yılda 5.040.000 çocuk, yani dakikada yaklaşık 9.6 çocuk hayatını kaybediyor. Bu, her ne kadar büyük bir trajedi olsa da, iki yüzyıl önceki duruma kıyasla önemli bir ilerlemeyi temsil ediyor ve daha fazlasını başarabileceğimizi gösteriyor. Çocuk ölümlerinin azalması, Our World In Data'nın da vurguladığı gibi, insanlığın en büyük başarılarından biridir.
2. Ortalama Yaşam Süresi: Her Yaşta Gelişen Bir Hikaye
Ortalama yaşam süresindeki artışın sadece çocuk ölümlerinin azalmasından kaynaklandığına dair yaygın bir yanlış kanı var. Ancak veriler, ortalama yaşam süresinin her yaş grubunda arttığını açıkça gösteriyor. Örneğin, 1841'de 5 yaşındaki bir çocuk 55 yıl daha yaşamasını beklerken, bugün 82 yıl daha yaşayabiliyor; bu 27 yıllık bir kazançtır. Aynı şekilde, 50 yaşındaki bir kişi eskiden 71 yaşına kadar yaşamasını beklerken, bugün 83 yaşına kadar yaşayabiliyor, bu da 13 yıllık bir artış anlamına geliyor. Küresel ortalama yaşam beklentisi, 2019'da 72.6 yıla ulaşarak, 1950'de herhangi bir ülkedeki en yüksek ortalamadan (Norveç'teki 72.3 yıl) daha yüksek bir seviyeye çıktı.
3. Aşırı Yoksulluk: Dramatik Bir Düşüş Ancak Uzun Bir Yol
Ekonomik refah açısından bakıldığında, Our World In Data'nın araştırmacısı Michail Moatsos'un yeni küresel veri setine göre, 1820'de dünya nüfusunun dörtte üçü aşırı yoksulluk içinde yaşıyordu. Bu insanlar, yaşayacak küçük bir alana, minimum ısınma kapasitesine ve yetersiz beslenmeye yol açmayacak kadar gıdaya sahip değildi. Ancak son iki yüzyıldaki ekonomik büyüme sayesinde bu oran dramatik bir şekilde düştü. Günümüzde dünya nüfusunun %9'u aşırı yoksullukta yaşıyor. Buna rağmen, Sahra Altı Afrika hala en yoksul bölge olup, nüfusun yaklaşık %40'ı aşırı yoksulluk içinde yaşamını sürdürüyor. Our World In Data, dünyanın çok daha iyi olduğunu, dünyanın hala korkunç olduğunu ve çok daha iyi olabileceğini belirtiyor; bu, küresel yoksulluk için de geçerli.
4. Demokratik Haklar: Şaşırtıcı Bir Yayılış
Politik yaşamda da kayda değer bir ilerleme gözlemliyoruz. Our World In Data'nın "Şaşırtıcı bir başarı" olarak nitelendirdiği demokratik hakların yayılışı, son 200 yılda neredeyse hiç kimsenin demokratik haklara sahip olmadığı bir dünyadan, milyarlarca insanın bu haklara sahip olduğu bir dünyaya geçişi gösteriyor. 1990'ların sonlarında yaklaşık 3 milyar insan seçimle iş başına gelen veya liberal demokrasilerde yaşarken, 2016'ya gelindiğinde bu sayı 3.8 milyarı aştı. Our World In Data'ya göre, günümüzde ülkelerin çoğu demokrasiyle yönetiliyor.
5. Eğitim ve Okuryazarlık: Bilgiye Erişimin Küresel Yükselişi
Okuryazarlık, eğitimin ve bilginin kapılarını açan temel bir beceridir. Son iki yüzyılda dünya nüfusundaki okuryazarlık seviyeleri önemli ölçüde arttı. 1820'de dünyada her on kişiden yalnızca biri okuyup yazabiliyorken, bugün bu oran tam tersine döndü ve her on kişiden sadece biri okuryazar değil. Bu büyük gelişme, özellikle 20. yüzyılın ortalarından sonra temel eğitimin küresel bir öncelik haline gelmesiyle hızlandı.
6. Cinsiyet Eşitliği: Ücret Farklılıkları ve Annelik Cezası
Cinsiyetler arası ekonomik eşitsizlik hala önemli bir sorun olmaya devam ediyor. Çoğu ülkede önemli bir cinsiyet ücret farkı bulunuyor. Our World In Data'ya göre, bu ücret farklılıkları, eğitimden ziyade meslek seçimleriyle daha iyi açıklanıyor. Kadınların evde erkeklere göre daha fazla ücretsiz bakım işi yapma eğiliminde olması ve bu ek sorumluluklara uyum sağlamak için esneklik sunan düşük ücretli işlerde daha fazla temsil edilmesi bu durumun nedenlerinden biri. Ayrıca, "annelik cezası" olarak adlandırılan bir olgu da var: anneler çocuk sahibi olduktan sonra kazançlarında düşüş yaşarken, çocuk sahibi olan erkeklerde bu durum gözlemlenmiyor. Ancak yine de ilerlemeler mevcut; 2000'den bu yana üst gelir gruplarındaki kadın temsili artış gösteriyor, ancak en üst dilimlerdeki iyileşme sınırlı kalıyor.
7. Doğurganlık Oranı ve Demografik Geçiş: Küresel Ailelerin Dönüşümü
Our World In Data'nın makaleleri, küresel doğurganlık oranının dramatik bir şekilde düştüğünü ortaya koyuyor. 1965'e kadar her kadın ortalama beş çocuk doğururken, bu sayı yarı yarıya azalarak 2.5'in altına düştü. Bu düşüşün başlıca nedenleri arasında kadınların güçlenmesi (eğitime erişimin artması ve işgücü piyasasına katılım), çocuk ölümlerinin azalması ve çocuk yetiştirme maliyetlerinin artması yer alıyor. Bu gelişmeler, toplumların "demografik geçiş" olarak bilinen beş aşamalı bir süreçten geçmesini sağlıyor: yüksek doğum ve ölüm oranlarından düşük doğum ve ölüm oranlarına geçiş. İlginç bir şekilde, Our World In Data'nın araştırmacıları, çok yüksek gelişmişlik seviyelerinde doğurganlık oranlarının tekrar yükseldiğini de belirtiyor.
8. Kıtlıklar: İnsan Eyleminin Gölgesi
Geçmişte dünyanın birçok yerinde yaygın olan kıtlıklar, son yıllarda büyük ölçüde azaldı. Ancak, Our World In Data'daki veriler, kıtlık ölümlerinin önemli ölçüde azalmasına rağmen, insan eylemlerinin (kötü hükümet politikaları veya silahlı çatışmalar) hala açlığın ana tetikleyicisi olduğunu gösteriyor. Amartya Sen'in 1999'daki ünlü tespiti, işleyen çok partili bir demokraside asla kıtlık yaşanmadığını belirtir; çünkü demokratik otoriteler, seçimler aracılığıyla gıda krizlerine daha duyarlı olmaya teşvik edilir ve özgür basın, olaylara hızla dikkat çekerek hükümetleri sorumlu tutar. Ancak Our World In Data, yine de bazı küçük ölçekli, kuraklık kaynaklı ölümlerin demokrasilerde de yaşandığını belirtiyor.
9. Kentleşme: Küresel Bir Dönüşüm
İnsanlık tarihinin çoğu boyunca insanlar küçük topluluklarda yaşadı. Ancak son yüzyıllarda, özellikle son yıllarda, bu durum dramatik bir şekilde değişti. Kırsal bölgelerden kentsel alanlara kitlesel bir nüfus göçü yaşandı. Bugün dünya nüfusunun yarısından fazlası, yani 4 milyardan fazla insan şehirlerde yaşıyor. Birleşmiş Milletler'e göre, bu dönüm noktası 2007'de yaşandı ve kentsel nüfus kırsal nüfusu geride bıraktı. Ancak, "kentsel alan" tanımının ülkeden ülkeye büyük farklılıklar göstermesi nedeniyle bu rakamlar tartışmalı olabilir. Our World In Data, kentsel alanlarda yaşayanların oranının azaldığını, ancak mutlak sayıların hala yüksek olduğunu gösteriyor.
10. Enerji ve İklim Değişikliği: Karışık Bir Miras
Enerji üretimi, küresel sera gazı emisyonlarının yaklaşık dörtte üçünden sorumlu olup, insan sağlığına da büyük maliyetler getiriyor (hava kirliliği nedeniyle her yıl en az beş milyon ölüm). Our World In Data, geçmişten günümüze enerji kaynaklarının nasıl değiştiğini detaylı bir şekilde gösteriyor. Fosil yakıtlardan (kömür, petrol, gaz) yenilenebilir enerji kaynaklarına (güneş, rüzgar) geçişin hayati önem taşıdığını vurguluyor. Ayrıca, iklim değişikliğinin tüm bölgeleri eşit şekilde etkilemediğini ve bazı bölgelerin diğerlerinden daha hızlı ısındığını belirtiyor.
11. Ticaret ve Küreselleşme: Büyümenin Motoru, Yeni Zorlukların Kaynağı
Geçtiğimiz yüzyılın en önemli gelişmelerinden biri, ulusal ekonomilerin küresel bir ekonomik sisteme entegrasyonu oldu. Küreselleşme olarak adlandırılan bu süreç, ülkeler arasındaki ticarette olağanüstü bir büyümeye yol açtı. İhracat değerleri, 1913'e göre bugün 40 kat daha fazla. Our World In Data, ticaretin ekonomik büyümeyi ve verimliliği artırdığını gösteren sağlam kanıtlar sunuyor. Ancak, ticaretin işler ve ücretler üzerindeki dağılımsal etkileri de var; bazı gruplar için olumsuz sonuçlar doğurabilirken, diğerleri daha düşük tüketici fiyatları ve ürün çeşitliliği sayesinde büyük faydalar sağlıyor.
Sonuç: Daha İyi Bir Dünya Mümkün
Our World In Data'nın bu kapsamlı çalışmaları bize net bir mesaj veriyor: Dünya eskiden olduğundan çok daha iyi durumda. Çocuk ölümlerinin ve kıtlıkların azalması, demokrasinin yayılması, yoksulluktan kurtulan milyarlarca insan ve kadınların artan hakları gibi inanılmaz ilerlemeler kaydettik. Ancak aynı zamanda, dünya hala derinden adaletsiz, büyük zorluklarla karşı karşıya ve çok daha iyi olma potansiyelini barındırıyor. Beş milyon çocuğun her yıl hayatını kaybetmesi, milyarlarca insanın demokratik haklarına saldırılması, cinsiyet eşitsizliğinin derinlerde kök salması, kıtlıkların çatışmalar nedeniyle hala mümkün olması ve sağlık hizmetlerine erişimin derinden eşitsiz olması gibi sorunlar devam ediyor.
Bu ilerlemelerin çoğunun insan seçimlerinden, yeniliklerden, politikalarından, halk sağlığı çabalarından ve değişen sosyal normlardan kaynaklandığı açıkça görülüyor. Kalan sorunlar da genellikle insan sistemleriyle, çatışmalarla, ayrımcılıkla, piyasa başarısızlıklarıyla ve direnç gösteren sosyal normlarla bağlantılı. Bu tür verilerle bilgilendirilmiş bir şekilde, bu kalıcı sorunlarla mücadele etmek için kolektif zekamızı ve çabamızı ne kadar odaklayabiliriz? İşte bu, üzerine düşünmemiz gereken en önemli soru.