Zihin Sağlığında Türkiye Fotoğrafı: Kaygı Yükseliyor, Farkındalık Hâlâ Sınırlı
Ipsos’un Global Advisor Sağlık Hizmetleri verilerinden derlenen “Zihin Sağlığı Araştırması” dosyası, zihin sağlığının dünya genelinde en büyük sağlık sorunu olarak algılandığını; Türkiye’de ise kanser algısının ilk sırada yer almaya devam ettiğini gösteriyor.
Türkiye’de zihin sağlığı “öncelik listesi”nde yükselirken, stres belirtileri ve baş edememe hissi görece yüksek bir düzeyde. Buna karşın, bireyin kendi zihin sağlığı üzerine düşünme ve düzenli takip etme eğilimi ülkeler ortalamasının altında kalıyor.
Özetle Ne Görüyoruz?
- Küresel bağlam: 30 ülke ortalamasında zihin sağlığı, kanserin önünde “en büyük sağlık sorunu” olarak öne çıkıyor. (Global rapor 2025)
- Türkiye’de öncelik: Katılımcılar Türkiye’de ilk sırada kanseri işaret ediyor; zihin sağlığı daha düşük oranda belirtiliyor ama 2018’e göre +11 puan artış var.
- Stres düzeyi: “Hiçbir şeyle baş edemeyecek kadar stresli hissetme” oranının en yüksek olduğu ülkelerden biri Türkiye; ayrıca katılımcıların %45’i son 1 yılda birden çok kez günlük yaşamını etkileyecek düzeyde stres yaşadığını söylüyor.
- Kişisel farkındalık: Türkiye’de kendi zihin sağlığı üzerine sık sık düşünme oranı ve zihin sağlığını fiziksel sağlık kadar önemli görme eğilimi, ülke ortalamasının altında.
Yöntem ve Kaynak
Ipsos’un Türkiye sayfasındaki “Zihin Sağlığı Araştırması” içeriği, Global Advisor Sağlık Hizmetleri Araştırması verilerinden türetilmiş bir derlemedir (yayın tarihi 10 Ekim 2025). Bu nedenle bulgular, aynı dönemin Ipsos Health Service Report 2025 küresel bulgularıyla tutarlıdır ve karşılaştırma için yan yana okunmalıdır.
Araştırmacı Yorum: Neden Böyle?
- Öncelik rekabeti: Türkiye’de kanser algısının ilk sırada kalması, hane içi deneyim ve yakın çevre vakalarının görünürlüğüyle açıklanabilir. Zihin sağlığı ise artıyor fakat toplumsal gündemde kanser kadar somut ve “tek isimli” bir şemsiye kavram değil. Bu, problem farkındalığının dağılmasına yol açıyor.
- Stres paradoksu: Yüksek stres bildirimi ile düşük kişisel farkındalık beraber görünüyor. Yani insanlar zorlandıklarını söylüyorlar ama zihinsel iyi oluşlarını sistematik takip etmiyorlar. Bu ikili yapı, damgalanma endişesi, yardım arama davranışında gecikme ve hizmetlere erişim bariyerleriyle ilişkili olabilir. i
- Küresel normdan sapma: Dünya genelinde zihin sağlığı algıda 1. sıraya yükselmişken, Türkiye’de algı hiyerarşisi daha heterojen. Bu, sağlık iletişimi ve politika tasarımında “tek boyutlu” değil, çok kanallı yaklaşıma ihtiyaç olduğunu gösteriyor.
Kurumlar İçin Çıkarımlar
- İşverenler: Yüksek stres bildirimi, işyeri kaynaklı psikososyal risklerin ölçülmesini zorunlu kılıyor. Nabız anketleri, EAP/psikolojik danışmanlık, yöneticiler için “duygusal okuryazarlık” eğitimi, toplantı diyetleri ve odak zamanı politikaları artık “iyi niyet” değil operasyonel gereklilik.
- Sağlık sağlayıcıları: Birinci basamakta kısa tarama protokolleri (ör. kaygı/anksiyete ölçekleri) ve hızlı yönlendirme, yoğun başvuruyu daha erken evrede yakalar. Zihin sağlığı hizmetlerinin stigmayı azaltacak biçimde görünür kılınması önemli.
- Kamu politikası: Kanserle mücadele programları sürerken, zihin sağlığına ayrılan iletişim ve kaynakların artırılması gerekiyor. Özellikle genç erişkinler için bekleme sürelerini azaltan, dijital-hibrit destek modellerini teşvik eden bütçe kalemleri etkili olur. Küresel trendle uyumlu hedefler belirlemek, uzun vadede maliyetleri düşürür.
- Markalar ve STK’lar: Damgalanmayı kıran kampanyalar, “yardım arama davranışı”nı normalize eden söylemler ve yerel topluluk etkinlikleri (atölye, yürüyüş, gönüllülük) kısa vadede erişimi, orta vadede normları değiştirir.
Ölçüm ve İzleme Önerileri
- Kurumsal gösterge seti: Stres bildirimi, iş yükü dengesi, izin kullanımı, EAP temas oranı, yöneticiden destek algısı.
- Toplumsal izleme: Yıllık algı anketlerinde zihin sağlığı sorularının ayrı blok olarak takibi; kanser ve kronik hastalıklarla aynı pano üzerinde raporlama.
- Hızlı deneyler: Mikro müdahalelerin A/B testleri (ör. toplantısız gün, kısa müdahale modülleri, sessiz bildirim pencereleri) ve haftalık well-being skorlarının korelasyonu.
Türkiye’de zihin sağlığına dair algı yükselişte, fakat kişisel farkındalık ve düzenli takipte eksik var. Stres seviyeleri yüksek, yardıma uzanan yol ise hâlâ dolambaçlı. Politika, işyeri ve sağlık hizmetlerinin ortak keseni, erken tanı + erişilebilir destek + damgalamayı azaltan iletişim olacak. Bu üç ayak aynı anda güçlenmedikçe, zihin sağlığındaki “görünür fark” performansa ve mutluluğa tam olarak yansımayacak.